ABD eski Başkanı Donald Trump’ın yeniden yükselişe geçen gümrük tarifeleri politikası, yalnızca küresel ticareti değil, kripto para piyasalarının geleceğini de doğrudan etkiliyor. Trump’ın küresel para düzenini sarsacak adımlar atması, hem ABD dolarının rezerv para statüsünü hem de Bitcoin’in gelecekteki rolünü yeniden tartışmaya açıyor.
Gündemin ana maddelerini değerlendirmek adına Ekonomist Erkan Öz, Coinzonia’dan Sinancan Öztürk’e konuştu. Trump’ın politikalarının ardındaki ekonomik dinamikleri, Çin ile süren ticaret savaşının kriptoya yansımalarını ve yatırımcı psikolojisindeki değişimleri ele aldık. Faiz indirimi beklentileri ve jeopolitik gerilimlerin piyasa üzerindeki etkilerine dair analizler de bu röportajda sizleri bekliyor.
1- ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin başta olmak üzere birçok ülkeye uyguladığı yeni tarifelerin kripto para piyasaları üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri nelerdir?
Başkan Trump‘ın yeni gümrük politikaları sadece kripto para piyasaları ya da sadece finansal piyasalar için değil tüm dünya için bir dönüm noktası anlamına geliyor. ABD’nin benzer bir dönüşümü 1970’lerin başında gerçekleştirdiğini görüyoruz. O dönemde Amerika sürekli dış açık veriyordu. Dünyanın rezerv para birimi bugünkü gibi dolardı ancak Amerikan parası altına dayalıydı. Herhangi bir bankaya dolar götürdüğünüzde karşılığı olan altını size ödeme zorundaydılar. Amerika’ya mal satan diğer ülkeler elde ettikleri dolarların karşılığı olan altını hızla ABD’den tahsil ediyorlardı. Böylece ikinci Dünya Savaşı sonunda 20.000 ton olan Amerikan altın rezervi 1971’de 8000 tona kadar düşmüştü. ABD elinde kalan altınları da kaybetmemek için Başkan Nixon’ın meşhur emri ile dolar ve altının bağını kopardı. Amerika o tarihten sonra herhangi bir sınır olmadan, herhangi bir karşılık olmadan sınırsız bir şekilde dolar üretmeye başladı. Fakat günümüze kadar gelen bu 50-60 yıllık süre içerisinde doların sınırsız üretilmesi özellikle Amerika’nın borçlanmasını çok hızlandırdı. Trump yönetimi ikinci kez yönetimi devraldığında ülkenin borcu 36 trilyon $’a dayanmıştı. Bu Amerika’nın milli gelirinin %120’sinin üzerinde bir miktardı. Herhangi bir ekonomik aktör bir yıllık kazancının %60’ından fazla borçlu ise o kişi, şirket ya da ülkenin finansal geleceği tehlikede demektir.
Başkan Trump şu anda çok hızlı ve şiddetli hamlelerle bu tehlikeyi bertaraf etmeye çalışıyor. Tıpkı 1971’de olduğu gibi tekrar küresel para sistemini değiştirmek niyetinde. Yeni plana göre dolar yine dünyanın en önemli para birimi olacak. Özellikle uluslararası ödemelerde en çok kullanılan para birimi konumunu kaybetmeyecek. Ancak Trump artık diğer ülkelerin dolar ile rezerv tutmasını istemiyor. Çünkü diğer ülkelerin dolar ile rezerv tutması Amerika’nın sürekli dış ticaret açığı vermesi ile mümkün olabilir. Oysa Trump daha fazla dış açık ve bütçe açığı vermeye devam ederse Amerika’nın çok yüksek borçlarla, finansal bir ölüm sarmalına gireceğini düşünüyor. Bu nedenle hem ülke içinde devlet harcamalarını şiddetli bir biçimde azaltma planı başlattı hem de yurt dışına çok yüksek gümrük vergileri koyarak dış açığı engellemeye çalışıyor.
Bu plan özellikle dünyanın bir numaralı ihracatçısı konumuna gelen Çin’i baskı altına almayı amaçlıyor. Böylece yeni bir soğuk savaşın da kapısı açılmış oluyor. Gümrük duvarları, teknoloji alanında fikri mülkiyet hakları, tedarik zincirleri, enerji hatlarını, önemli deniz yolları, nadir toprak elementleri vb bir çok alanda bundan sonra Amerika ve Çin birbirlerine karşı müthiş ve hızla tırmanan bir mücadeleye girecek.
Trump yeni finansal sistemde dış ticaret açığı veren bir Amerika ve dolar ile rezerv tutulmasını istemediği için özellikle sınırlı rezerv varlıklar altın ve Bitcoin alanında da üstünlüğü Çin’e kaptırmak istemiyor. Çin’in Bitcoini yasaklamış olmasını bir nevi avantaj haline getirmek isteyen Trump yönetimi, bu nedenle Bitcoin ve kripto varlık dostu bir Amerika için yoğun bir şekilde çalışıyor.
2- ABD’nin tarifeleri, Çin gibi ülkelerin misilleme yapmasına neden oldu . Bu tür karşılıklı ekonomik hamlelerin, yatırımcıların kripto paralara olan güvenini nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Karşılıklı misillemelerle özellikle ABD ve Çin arasında tırmanan gümrük ve ticaret savaşı tüm dünyayı görülmemiş bir belirsizlik ortamına soktu. Bu nedenle tüm piyasalara karşı güven zedelenirken riskli olarak tabir edilen kripto varlıklarda korku daha da yoğun bir şekilde hissedildi. Kripto piyasalarının tekrar normale dönüp, dört yıllık döngüler içerisinde yükseliş dönemine denk gelen 2025’in geri kalanını olumlu geçebilmesi için özellikle gümrük tarifeleri konusunun Amerika tarafından bir an önce netliğe kavuşturulması şart. Bunun dışında Rusya-Ukrayna, İsrail-Gazze ve ABD-İran gibi jeopolitik gerilim hatlarında tansiyon düşürülebilirse, ‘barış rüzgârları’nın da piyasalara ve kripto varlıklara olumlu etkisi olacaktır.
3- Kripto ekosistemindeki çoğu kişi, FED’in gerçekleştireceği olası faiz indirimlerini beklemekte. Faiz oranlarındaki olası indirimlerin kripto para piyasalarına etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Faiz indirimleri elbette hem diğer piyasaları hem de kripto varlıkları olumlu etkileyecektir. Ancak şu anda dünya çapında tüm ekonomik aktörler özellikle ABD ve diğer büyük oyuncuların yeni gümrük tarifelerinin nasıl şekilleneceğini bekliyor. Çünkü bu alan netleşmeden uluslararası ticaretin normal bir şekilde devam etmesi mümkün değil.
4- Mevcut piyasa koşullarında, yatırımcıların kripto paralara olan ilgisinde bir azalma veya artış gözlemliyor musunuz? Bu eğilimlerin sebepleri nelerdir?
Normalde yükseliş olması gereken bir dönemde, Trump’ın sert politikaları nedeniyle kripto varlıklar da önemli düşüşlerin meydana gelmesi elbette yatırımcılarda bu sektöre karşı ciddi bir hayal kırıklığı oluşturdu. Umarım Kripto Varlıklar 2025’in geri kalanında bu durumu tersine çevirebilir.
5- Yatırımcıların risk iştahındaki değişimlerin, kripto para piyasalarındaki yükseliş veya düşüş trendlerine etkisi nedir? Mevcut ekonomik belirsizlikler ışığında, yatırımcı davranışlarında nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz?
En korktuğumuz senaryo, gümrük tarifeleri hadisesinin gereksiz bir şekilde uzaması ve jeopolitik riskler nedeniyle hem yatırımcı, hem de üreticilerin korkuya kapılması. Bu küresel teminat zincirlerinin bozarak dünyayı küresel bir depresyona sürükleyebilir. En azından 2025’in geri kalanı ya da maksimum 2026’nın ilk çeyreğine yani yükseliş sezonu bitene kadar bu olayların meydana gelmemesi, en büyük dileğimiz.