Yazar: Dr. Şakir Ercan GÜL

Dr. Şakir Ercan GÜL, 26 Mart 1967 ‘de Erzurum’da doğdu. 1984’te lise öğrenimini tamamladıktan sonra, 1988’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümünü bitirdi. 1998-1999 yılları arasında ABD’de (Boston) mesleki çalışmalarda bulundu. Yüksek lisansını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim dalında yaptı. Doktora çalışmasını “Neoliberalizm Sonrası Medyanın Hegemonik Güç İlişkilerindeki Rolü” tezi ile Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim dalında tamamladı. Kariyerine Halkbank müfettişi olarak başlamış sırasıyla, Maliye müfettişliği ve İstanbul Defterdar Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. 2004-2010 yılları arasında TMSF 2.Başkanı, 2010-2017 yılları arasında TMSF Başkanı olarak görev yapmıştır. 2019-2024 yılları arasında ise Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim üyeliği yapmıştır. 2018-2021 yılları arasında Aydın Holding’de, 2014-2022 yılları arasında Sun Express Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştır. 30 Ocak 2021 tarihinde Hazine ve Maliye Bakan Yardımcılığı görevine atanmıştır.

Temelini Keynezyen Sistem’den alan Yeni Keynezyen İktisat ABD’de, Post-Keynesyen İktisat ise İngiltere’de ortaya atılmıştır. Bu iki okulun ortak noktası, ekonominin kısa dönemde eksik istihdam dengesine geldiğini iddia etmeleridir. Yeni Keynezyenlerin çoğunluğu, rasyonel beklentiler hipotezini (RBH) kabul etmekle beraber tam rekabet şartlarını, fiyat ve ücretlerin tam esnekliğini reddederler ve eksik rekabet şartlarına, esnek olmayan fiyat ve ücretlerin Keynezyen efektif talep yetersizliğine yol açmasına ve aynı zamanda piyasalarda koordinasyon eksikliğine dayanırlar. Histerisiz ve Etkin Ücret modellerini benimseyenler dışında Yeni Keynesyenler -Neo-Keynezyenleri de izleyerek- ekonominin uzun dönemde otomatik doğal işsizlik oranı dengesine (DİO) yöneleceğini kabul ederler. 70’li yıllarda petrol şokuyla beraber…

Devamını Oku

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki(ABD) siyasi ideoloji, ilk olarak Amerikan Devrimi sırasında monarşizm ve cumhuriyetçilik arasındaki bir anlaşmazlıkla oluştu. Cumhuriyetçi fikirler 18. yüzyıl boyunca kademeli olarak gelişti ve 1776’daki Bağımsızlık Bildirgesi aracılığıyla İngiliz monarşizmine doğrudan meydan okudu. Sadıklar olarak bilinen monarşistler, On Üç Eyaletin Büyük Britanya monarşisi altında sömürge statülerini korumasını savunurken, Vatanseverler olarak bilinen cumhuriyetçiler, Büyük Britanya’dan bağımsızlığı, kral ve miras alınmış aristokrasi olmadan halk egemenliğine dayalı liberal bir hükümet kurulmasını savunuyordu. O dönemde cumhuriyetçiliğin savunucuları özgürlük, akılcılık, özel mülkiyet, bireycilik ve sivil insiyatif gibi Aydınlanma değerlerinin cumhuriyetçi ideoloji için önemini vurguladılar ve toplum vizyonları halkı temsil eden ve hükümette…

Devamını Oku

Neo liberaller teknolojinin yeni yarattığı fırsatlardan yararlanarak İlahi ya da seküler ulus devletlere (otoritelere) meydan okuyor. Özellikle Balaji Srinivasan’ın ”The Network State”(Ağ Devleti) kitabı bu fikirlerin yeni versiyonu olarak öne çıkıyor. Bu kitapta egemen güç anlamında Leviathan’dan kaynaklı tüm sorunlar ve çözümsüzlükler ele alınıp her birine alternatif öneriler sunuluyor. Srinivasan, halen devletlerin ağırlıklı olarak egemen olduğu (güvenlik, sağlık, eğitim vb) her alanda aşırı başarısızlıkların varlığına vurgu yapıyor. Örneğin “Teknoloji kurucularının Ağ üzerindeki onca yetkinliğine rağmen San Francisco’daki şehir yönetimi bürokratları, devletin gücünü kullanarak şehri cehenneme çevirmeyi başardıklarını söylüyor. Yine Britanya’nın AB’den ayrılması (BREXIT) olayındaki gibi teknoloji sektörünün oradan ayrılması konusunda,…

Devamını Oku